top of page

Öyle Bir Merkez Yok

"Merkezimi bulmam lazım!” Dostlar, üzgünüm ama öyle bir merkez yok.


Kötü şeyler olurken zor duyguların yükü altında kalmamamız için kendimize bakmamız gerektiği söylenir. Yoga, meditasyon, yürüyüş yapabiliriz. “Önce” kendimize bakarız.


Bu önermeye hak vermeyi istesem de içinde ters bir şeyler olduğunun farkındayım. Kendimize bakmanın yanlış ya da bencilce bir şey olduğunu iddia etmiyorum. Sadece neden bunun o hamkaranlık duyguyu hissetmeyi engelleyici ve izole bir eylem olması gerektiği konusunda şüphelerim var.


Kendimiz ve bize benzeyenler dışındakileri arkamızda bırakıp meditasyonda oturduğumuzda gerçekte nereye gideriz? Hiç bakmaz isek, utançtan, suçluluktan kurtulabilir miyiz?


Hepimiz öyle ya da böyle büyük sistemlerin gözle görünmezlikleriyle büyük baskıları altındayız. Fakat bir kısmımız aynı zamanda ayrıcalıklar gemisindeyiz. Bombaların, silahların, altında; tek kişilik hücrelerin içinde; büyük büyük göçleri taşıyan denizlerin üzerinde değil de burada, ekranların karşısında olmamız bizim seçimimiz değil, tamam. Ama bunun bir yükü olmalı. Karnımızın ortasında tutup taşıyacağımız bir iç sıkıntısı var. Leş bir duygu var. Bulanık ve karanlık ve kaya gibi ağır. Sırtımızdan atmaya çalıştığımız haberlerin öznesi olmamanın bir sorumluluğu olmalı.


Eşi benzeri olmayan bir refah ve esenlik içinde yaşayan Omelaslıların mutululuğu, bir çocuğun esir tutulduğu zindanda devamlı olarak işkence görmesine bağlıdır. Bazı Omelaslıların bu zulme dayanamayıp şehri terk etmeleriyle, Ursula Le Guin, Ivan Karamazov’un sorusuna da yeni bir soruyla yanıt verir.


Ne sormuştu Ivan: “Bana açık açık söyle, sana söylüyorum cevap ver: Düşün, sonunda insanları mutlu etmek, onlara barış ve huzur vermek amacıyla insanlık kaderinin binasını sen yapıyorsun ama bunun için küçücük bir varlığı, minicik yumruğuyla göğsünü döven şu çocuğu işkenceyle öldürmek ve bu binayı onun intikamı alınmamış gözyaşları üzerine kurmak mutlaka gerekli olsaydı, bu koşullarda bu binanın mimarı olmayı kabul eder miydin, söyle, ama yalan söyleme!”


Ne diyorsunuz? Gitsek nereye gittiğimizden emin olabilir miyiz sahiden?


Sadece kendimizi koruduğumuzda aslında kimleri feda ederiz?




Comments


bottom of page