top of page

Kimin Evi?

“Bir el fenerinin ışığı küçük, altından bir kuş gibi adamın ayaklarını sıyırarak uçtu. Bu bir işaretmişçesine arkasından yedi sekiz fener daha ışıktan bir kase meydana getirip çukurun dibinde dolaşmaya başladı. Adam çukurun tepesindekilerden çıkan, yanan plastiğininkine benzer bir sıcaklığın altında eziliyordu. Karşı çıkmasına fırsat bırakmadan, bu çılgınlık ona da bulaşacak gibiydi.”



Kumlarda böcek arayan adam, bir gece kalmak üzere girdiği evde, ev sahibinin sunduğu yemeği iştahla yiyor. Kadın yere bakarak konuşuyor ve ha bire kum kürüyor. Yerin dibinden tepeye adamın gözüyle bakıyoruz. Oradan bir an önce çıkmak ve denizi görmek istiyoruz. Fakat merkeze yerleşip evin her köşesini işgal de etse, anlatının meselesini belirleyen kişi adam değil:


Kadın


ve onun yeri.


Kobo Abe’nin Kumların Kadını adlı romanı, -ki onu Hiroshi Teshigahara’nın sinemasından ayrı düşünmek güç-, kadını kelimenin tam anlamıyla yerin dibine yerleştiriyor. Kumla boğuşan, durmaksızın çalışan, çukurda yaşayan bir kadın. Hayatına yabancı bir adam girdiğinde, ev - tüm evlerde olduğu gibi -bir iktidar sahnesine dönüşüyor. Ve “yabancı”lar daha ilk karşılaşmada yer değiştiriyor.


Şehirli, eğitimli, erkek kahramanımız Cumpei Niki misafir olarak girdiği bu yerde esir alındığını düşünüyor. Dışarıdan geldiği de tuzağa düşürüldüğü de doğru. Yine de o gerçek bir yabancı değil. Belki geçici bir yolcu. Ya da evin yeni sahibi.



Kim misafir, kim esir, kim işgalci?


Ev kimin evi, ev kimin hücresi?




Tanrı misafiri-tutsak-mahpus Cumpei, çaresiz. Yukarı sesleniyor. “O işi” onların bakışları altında yapacaklar. Anlaşma bu. Kabul, kabul. Ve adam, düşman bildiği köylülerin safına geçiyor. Yani başından beri ait olduğu yere, erkeklerin dünyasına.



Yukarıda, bakanlar.


Aşağıda bir kadın ve bir erkek.


Kum aynı. Çukur aynı. Soru aynı: Ev kimin evi, ev kimin hücresi?



Kobo Abe, Kumların Kadını, Monokl Kitap


Çeviren: Barış Bayıksel


ree

 
 
 

Yorumlar


©2018 by Günebakan. Proudly created with Wix.com

bottom of page