top of page

Başka Diller Tükenince

Öyle büyük ve yoğun duygular hissetmeyecek ve doğrudan özdeşleşmeler yaşamayacaksınız. Küçük, sıradan, belli belirsiz şeyler sessizce yıkacak sizi. Kalbinizi kırdığı anda umut verecek. Ya da tam tersi. Ve ikisi aynı. Gerçek hayat gibi.


Sandra’nın yüzü ve Georg’un elleri.

Başkasının acısına, “acıma” olmadan bakabilmenin erdemi. Filmlerde sıklıkla bizi karakterin kendisiyle hemhal eden şey, bu basit gerçeği görmemizi de engelliyor sanki. Oysa Güzel Bir Sabah'ta yakınlığı, karakterler arasındaki mesafede buluyoruz. Git gide görüşünü, hafızasını yitiren babasının onu hatırlamadığını anladığında Sandra'nın yüzüne yerleşen yarım gülümsemede; yaşları tutmak için gözlerinde duran ek katmanda; duygularını engelleyemediğinde oluşan sessizliklerde. Sonra, babası Georg’un ellerinde -anlamak ve anlatmak için- oluşan kasılmalar; boşluğa sabitlenmiş gözleri; bakışlarını kızına tam çeviremeyişi ve istese de onu göremeyişi...


Orada olanlar, karakter ve bizim aramıza da bir mesafe koyuyor. Sandra’nın acısı, babasının acısı, bizim acılarımız. Bunları birbirine hiç bulaştırmadan bağlayan şey, ne yaparsak yapalım kaçınamayacağımız tek şey: birini sevmek.


Ve sevginin farklı görünümleri üzerinden ilerliyor film: aynı anda evlat, sevgili, ebeveyn olan Sandra’nın bu kimlik ve rollerine dair yüklerini anlıyoruz. Paris sokaklarında yürürken sırtında taşıdığı koca çantada sanki bunlar var, seziyoruz. Ama karakter, bütün bu kimlikler üzerinden değil, son derece sıradan ve o sebeple de karmaşık -ve tam da o sebeple yakınlık kurabildiğimiz- insanlık halleri üzerinden yansıtıyor kendini. Hatta, tüm kimlikler "geçtiğinde" ne kalır, bunu soruyor ve söylüyor. Bir şey talep edemeden içine düştüğü yasak aşkın kırıcılığını bilfiil kırılarak yaşıyor. Yasın ve hayata devam etmenin gerekleri arasında yalpalayarak dengede durmaya çalışıyor.


Filmin kilit sahnelerinden biri: Kadın, en zorlandığı anlardan birinde, otobüste, başını cama yaslamış. O sırada telefonuna bir mesaj düşüyor. Yüzünde anlık, gizli, kaçamak gülümseme... Hemen arkasından süratle gelen hüzün... Ara katmanda duran gözyaşları... Hem ona hem ona dair.


Sandra’nın yüzü ve Georg’un elleri.

Gerçek insanlar sadece kurmacalarda var, tam olarak böyle hissediyorum.



"Sevgi kalır, bilgi gidince sevgi kalır... Sevgi kalır, başka diller tükenince sevgi kalır... Sevgi kalır, kehanetler geçince sevgi kalır... Sevgi kalır."



bottom of page