23 Nisan
Biz çocuğumuza nasıl bir gelecek bırakacağız bu ülkede, diye düşündüm babamın çektiği bu fotoğrafa bakarken. Ülkenin karanlık günlerini henüz görmedi ama görecek. İçi umutsuzluktan sıkışmadı ama sıkışacak. Bir şeyler oluyor ama ne oluyor bilmeden üzülecek, sonra hepsini bilerek üzülecek, hepsine alışacak ve üzülecek. Bu olacak.
Bir nevi meşru müdafaa yöntemi olarak epeydir gündemi takip etmiyorum. Yerel seçimlerden önce de sadece adayların isimlerine bakmıştım. İmamoğlu'nun iyi bir adam olduğunu arkadaşlarım Zelal'i takip ettiğim için bilmiştim o kadar. Bu kez ne hukukçu ne sandık görevlisi ne de okulda sayım izleyicisi olmayarak ve geçtiğimiz kim bilir kaç seçimde "umutlandık da ne oldu" diyebilmenin haklı ama içler acısı gururu ile, kendimi tüm seçim uyaranlarına, bilhassa Bora'nın ve babamın seçim tahminlerine kapatmıştım. Ta ki koltuğa tüneyip de heyecandan bağırsaklarımın bozulduğu seçim gecesine kadar. Akabinde gelen "bir şey oldu ama sevinememe" günleri, sonra yine olaylar, söylemler, ithamlar. Ve nihayet geçen gün Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı. Videoyu izlemedim ama biliyorum, bir kişinin canına kast edildi, bir kişi çok kişiler tarafından darp edildi, zor bela bir eve sığındı(rıldı), "yakın bu evi" diye bağırıldı. Saldırının ciddiliğini anladığım an içimde o kadar tanıdık bir his uyandı ki. O tanıdıklıktan korktum. Bu ülkede, şu an normalmiş gibi hayatımıza devam ettiğimiz neler yaşandı bir bir düşündüm. "Faşizm kendini gösterince siz de tekinsiz duygular, adını koyamadığınız bir ürperti hissediyor musunuz?" diye sormuş Zeynep Facebook'ta. Tam da öyle..
Sivas katliamı olduğunda 8 yaşındaydım, Uğur Mumcu öldürüldüğünde de. Türkiye'nin en karanlık yılı, diyorlar. 8 yaşımdayken ne tür bir karanlık olduğunu bilmiyordum, şimdi bu karanlığın içindeyken biliyorum. Biliyorum ki karanlıklar yarışmaz. En karanlık yok, uzanan, yayılan, devam eden karanlıklar var.
Biz çocuğumuza nasıl bir gelecek bırakacağız bu ülkede? Annem de bana aynı şeyi diyor. Gelecek birilerimizin birilerimize tutup bırakabileceği bir şey midir?
Bir yoga hocası olarak bu yazıyı ulvi bir yerlere bağlayabilecek miyim? Sanmam. Şunu biliyorum sadece: bir yandan bu karanlıklarla gelen ürpertileri hissetmeye, umutsuzlanmaya, isyan etmeye ve çıkar yolları aramaya devam edeceğim; bir yandan da toprağa dokunmayı, denizi görünce sevinmeyi, bir hayvanın, bir insanın yavrusuna bakarken sevgiden erimeyi, aşık olmayı, arka arkaya hayaller kurmayı ve günleri birbirine bağlayan günbatımlarına bakmayı sürdüreceğim. Bileceğim ki karanlıklarla aydınlıklar biz bir seçim yapmaksızın, aynı anda aynı yerde varlar. Çocuğumun geleceğine de bunu bırakacağım.
Çocuk bayramımız kutlu olsun.
Comments