top of page

Kimlerin Birliği?

Yogayı kendi ideolojimize, kendi sınırlı deneyim ve görüşümüze göre eğip bükebiliriz. Ortaya en gerçek hakiki öz has yogalar çıkar.


Daha önce hiç yoga yapmamış kişilere sorsak, büyük bir ihtimalle meditasyon halinde hareketsizce oturan ya da birtakım akrobatik pozlar yapan birini düşünecekler. Bu “biri” de ne hikmetse her daim genç, fit ve belli bir mahalleden olacak. Meditasyonda dahi otursa göbeğini dışarı salmayacak.


Bir genelleme yapacak olursak bu önyargıların uzandığı iki ana hat var sanki. Biri şu meşhur “new age” “wellness” kültürü. Diğeri yogayı babadan oğula geçiren gelenekler. Her ikisinin de yoganın ne olduğuna dair katı sınırları vardır ve haliyle ne olmadığına, neyi dışarıda bırakmamız gerektiğine dair belli dayatmaları taşırlar. Birinde yoga, bir kişisel gelişim ürünü haline getirilir, paketler, zor pozlar ve şaşaalı fotoğraflarla yürür. İkincisi aba altından sopa ile bedeni ve hareketi yerer, ortamlarında genellikle gücün suistimal edildiği hiyerarşik yapılar ve üniformamsı giysiler hakimdir.


Ama her ikisi de, amaç ve iyi niyetlerinden bağımsız olarak, erkek egemen bir düsturu takip eder ve öyle ya da böyle baskıcıdır.


Erkekti egemendi nereden çıktı, diyebilirsiniz. Çıkmayabilir mi? Yoga da, içinde bulunduğu, içinden doğduğu sistemin ayaklarından kollarından yürümüş hayatı boyunca. Yoga da yoga haliyle, feleğin çemberinden geçmiş yani.


"Baskı bunun neresinde?" diyecekseniz, böylesi bir ortamda ırk, gelir düzeyi, coğrafya, mahalle, cinsel kimlik, travma geçmişi gibi farklı koşullara bağlı olarak, "ortama" ya hiç dahil olamayacak, ya da o düzen içinde kaybolacaklar var. Baskı bunun burasında.


"Yoga birlik demek." Söylerken çok hoş. Tekrar edelim. Yoga birlik demek.


Tamam


ama,


kimlerin birliği?



Fotoğraf: Karina Vorozheeva

bottom of page