Hatıra Ormanları
Lisedeyim. Her gün otobüsle Taksim Meydanı’na geliyorum. İstiklal Caddesi’ni yürüyüp yolun sonundaki sokakta gizlenen okula varıyorum. Her gün aynı insanları görüyorum. Dükkan önlerini süpürüyorlar, bir yerlere yetişiyorlar, havaya bakıp yürüyorlar. Kendimce isimleri, hikayeleri var.
Hem önceleri İstiklal’de ağaçlar da var. Yolun orta yerinde dizilmişler, şehrin göbeğinde bir yeni orman gibi. Kaldırımlardan sonra ağaçları da söktülerdi. Kökü olan ya da bize zemin olan şeyleri yani, söktüler. Tek tek.
.
.
“Ben şehir insanı değilim” dedim dün Şeyma'ya. Sonra düşündüm de, bir “köy” ya da “küçük yer” insanı olmanın karşısında bir şey olarak demedim bunu. Benim şehirle bağım şehrin gerisinde kalmış sanki. Söküldükçe sökülen şeylerde kalmış.
Duyan da bakla tarlalarını, üzüm bağlarını filan gördüm sanır. Ama bizim jenerasyon da epey bir yıkım gördü.
Tam 18 yıl, 17imden bu yana ülkede iyi ve güzel olan her şeyin bir bir sökülmesine tanık olmuşum.
Buradan dümdüz bakınca görünmüyor belki ama baskı, o kadar içimize işlemiş, o kadar bizimle büyümüş ki onu kendimizden sanıyoruz. O kadar “baz” bir sıkışmışlık var ki, tam olarak “şudur” diyemiyoruz.
Kırlara kaçarsak kotarır mıyız? Batılara göçsek? Bilmem. Sanmam da. Gitsek, gittiğimiz günde kalırız. Eksik ağaçlar ve insanlar geri gelmez.
Geriye kalır, hatıra ormanları.
Comments