Ağlamak yani. Stop. Güzel bir şeydir.
Kızlar Datça’ya geldi. Kızlar derken, 3 sene Organic Intelligence eğitiminde nasıl oluyor anlamadan kanımın kaynadığı kadınlar. İlk sene topallayarak, ikinci sene hamile, son sene etrafta koşturan bir bebeyle geçti. Şimdi de çocuğum onlarla büyüyor.
Neyse, kızların Datça’ya gelmesi, Nehir’in de Datça’ya gelmesi demek. Çünkü Nehir, Mehpare’nin kızı. Nehir’in Datça’ya gelmesi ise Rüzgar için bir “çok heyecanlandım” hadisesi.
Sahile kızların yanına gittik ama Nehir yok, odadaymış. Rüzgar yolun başında duruyor. Fırtınaları başlatacak sessizlik orada. “Nehir şu an yokmuş” dedim. Cümlemi tamamlamaya kalmadı gözyaşları gözlerinden zıplayarak çıktı, dudaklar büküldü, yürek burkan hıçkırıklar geldi. Orada ağlamak değil sırf; anlamamak, anlatamamak, tutmak ve bırakmak ve bir yetişkin aklıyla anlayamayacağım her şey vardı.
Bir yandan ağlarken “Dondurma alalım.” dedi. Dondurma yok ki. Yaz bitince dondurmacı da gitti. “Ama çok dondurma istemiştim.” Daha dev ve daha çok gözyaşları.
Nehir dondurma oldu yani. Bardağı taşıran son damla, zor duyguların ciddiyetli işbirlikçisi, hayal kırıklığına münasip bir sebep.
Akşam oldu. Şu dondurma işini bir toparlamam, üzüntüleri mutlu keçilerin otladığı rüya alemlerine bağlamam gerek. Yatmadan önce konuşuyorduk. “Bugün seni ne mutlu etti?” dedim.
“Üzülmüştüm.” dedi.
Denize girmiştim - Araba oynamıştım - Kaydıraktan hızlı kaymıştım değil yani. Üzülmüştüm.
E evet stop. Üzüldün stop. Üzülmek de normal stop. Herkes bazen üzülür stop.
“Ama anne ağlamak çok güzel bir şeydir.”
Stop.
Kendi yargılarım bazen “aha şimdi süper dedim”lik ebeveyn cümlelerinde saklı. “Üzülmek de normal”deki “de” bağlacında. Tamam üzüldük ama şimdi mutlu olalım telaşında. Oysa Nehir ve dondurma, hayal ve kırıklıkları, bilmemek ve anlamak, sessizlik ve hıçkırıklar, karşımızda uzanan sahil, mavi yeşil deniz, birden gelen bir üzüntündeki mutluluk, dev mutlulukların içinde gizli hüzünler. Hepsi birbirinde var.
Ağlamak yani. Stop. Güzel bir şeydir.
Comments